2 Mart 2015 Pazartesi

Antik Mısır

Yeni bir konuya merhabaa :)) Antik Mısır ile ilgili biraz bilgi almak ister misiniz? Benim Antik Mısır aşkım çook eskilere dayanmakta. Şöyle ki daha ikinci sınıf öğrencisi olduğumu düşünün. İşte o zamanlar biz bazen kuzenler bazen de komşularla toplanırdık ve harita oynardık.işte ben daha o zamanlar bir kere Mısırı seçmiştim ve bir daha hep Mısır demiştim. Daha küçük olmama ramen mısırla ilgili bir sürü araştırma yapmıştım. (Takılınca takılıyorum ne yapayım :)) Piramitleri, firavunları, mumyaları, mumyalama teknikleri hatta işi ileri götürüp alfabesine bile bakmıştım. Annemlere sürekli " ben büyüyünce Mısır'a gidicem" diyerek ortalıkta dolaşıyordum. Annemde tamam kızım gidersin gibilerinde cevap veriyordu. Annem belki beni geçiştiyordu ama sonuç olarak fena bişi de yapmıyordu. Ben da saf gibi inanıp mutlu oluyordum sonuçta :))
   Aslında benim Mısır aşkım biraz garip.  Eskisi kadar tutkuyla yaklaşmıyorum ama arada hala aklıma geliyor ve imkanım olursa eğer bir kere mutlaka Mısır'a gidicem.
 Şimdi biraz daha Mısır aşkımı anlatıp size Mısır hakkında bilgi vermek istiyorum. Şimdi belki diyorsunuz lafı çook uzatma diye ama içimde kalır anlatmasam.
  Orta okuldayız ve dönem sonlarını düşünün. Yazılılar konular bitmiş ve biz boş durmamak için okulda belgesel izlerdik. Bir kaç kere Mısır ile ilgili açmışlardı. Arada evdede izlerdim zaten ama neyse. Orda kadın bir arkeolog vardı işte gömülü insanları çıkarıyolar falan böyle iskeletler artık bir birinden ayrılmış ama onlar hepsini toplayıp hatta ayırıp birleştiriyorlardı. Bu bana yapboz gibi geşmişti tabi ben bu tür şeyleri çok severim neyse sınıftan "iykk" gibilerinden sesler yükseliyor benden "ayy, wow" diye beyeni dolu sesler ama kim takar dimi? Ya zaten ölmüş çoktan çürümüş geriye bi iskeleti kalmış ki oda kurumuş falan hani ele bulaşıcak insanı tiksindirmesi için bişi kalmamış (ne de rahat bahsediyorum sanki maketten bahsediyormuş gibiyim :) ). Tamam benim midem çok hassastır çabuk bulanır ama onlardan tiksinme gereksinimi duymadım işte.
  Evet gelelim Mısır'a çok uzattım biliyorum ve başlıyorum ama önce tarihine pek değinemeyeceğimi belirtmeliyim çünkü çok kapsamlı bir tarihi var çok fazla dönemleri var ve nerden tutsam elimde kalan bir konu sınırları çok geniş.
Mısır antik çağlardaki en büyük medeniyetlerdendir ve bir çok alanda gelişmiş bir medeniyettir.
Aşağı ve yukarı Mısır olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Krallıkla yönetilen bir yapısı vardı ve istikrarlıydı. Kuraklıltan dolayı Nil nehrinin yanına yaklaşıp orada bir yerleşim yeri kurdukları için Nil'in değişik koşullarından bir sürü deneyim sağlayıp kendinlerini geliştirmişlerdir.
 Maden işlemeciliği, tıp, tarım, karmaşık mimari, matemetik ve geometri, kendilerine has yazı şekilleri, fayans ve cam teknikleri ve bilinen en eski barış antlaşması derken o zamnki medeniyetlere göre çok gelişmiş bir yapıları vardı.

Antik mısırda sosyal hayata biraz değinmek istiyorum çünkü beni etkilemeyi başardı. Öncelikle eşitlik vardı en alt tabakada sayılan bir insan bile (köleler hariç:(( ) haksızlığa uğradığında veya uğradığını düşündüğünde sorunlu kişiyi dava edip hakkını arayabiliyordu. Kadınların yeri de antik mısırda önemliydi. Daha o zamanlar kadınların bir sürü hakkı vardı istediği kişiyle evlenip boşanabilirdi ki boşanınca da kocasının karışına ve çocuklarına karşı yükümlülükleri vardı ve maddi yardımda bulunmak zorundaydı. Erkekler gibi eğitim alabiliyorlardı ve hatta firavun olma gibi hakları bile vardı. Bu sistemi ben bir antik Mısır da biliyorum bir de Selçuklu Türklerinde.
   Mısırın mimarisine gelirsek eğer yaprıkları Piramitler bir şaheser. Sizce de çok güzel değil mi? Bu Piramitler yapılırken, ağırlığı 20 tondur, bazılarının yaklaşık 50 tondur ve bunlar 800 km uzaklıktan geldiği bilinmektedir ve kölelerin silindir tahtalarla ve rampalarla güç bela taşıdıkları devasa büyüklükte küp şeklinde taşlardan oluşmaktadır ki bu işlem sırasında taşın altında ezilip ölen çok sayıda işçi var beli kırılan, kambur kalmalarından söz etmiyorum zaten o kaçınılmaz ve hatta en hafifi.

Büyük Piramit
4.500 yılında yapılan ve en büyük piramit olan Büyük Piramittir. Toplamda 20 yılda tamamlanmıştır. 147 metre yüksekliğindedir ve 1887 yılında Eyfel Kulesi yapılana kadar insan tarafından yapılmış en yükset bina ünvanına sahipmiş. Bu devasa binamızın (sanki millet yer alıp içinde oturabilcekmiş gibi hissettim neyse saçmaladım yine ama aklımdan geçmedi değil böyle bi düşünce :)) tamamm deli değilim ve aydan ne kadar arazi satın almak saçma geliyorsa kulağa bu da onun gibi.) her kenarı 250 metre yani 8 futbol sahası uzınluğundadır.( Huhu düşünsenize her gün piramit çevresinde bir veya 5 tur dönün yeter alın size fit vücut :)) Ve piramitler direk basamak şeklinde yapılmazlar. Dağınık görünümlü bir dizilişleri vardır vardır fakat zamanla taşlar yerine oturarak basamak şeklini almaktadır. Büyük Piramitin inşaatında 4.000 usta ve binlerce işçi gerekmiş. Maaşları da giysi ve yiyecek (sarımsak ve turp) olarak ödenmiş. (Yok arkadaş ben çalışmam orda onca ton ağırlığında taş taşıcam ve büyük hasarlar alıcam belki taşın altında kalıp ezilcem bana bi gram bişi vercekler yok aman ben almayayım. Off yine saçmaladım :)) Piramitlerin içleri de labirent şeklindedir. Bir sürü kapısı ve koridoru vardır. Ustaca birbirlerine bağlanmıştır ve saatlerce aynı yerde dolaşıpta farkında olmayabilirsiniz içindeki odalarda ne olduğunu kimse görmemiştir çünkü giren araştırmacılar ya kaybolmuş ya da aynı yerde dolanıp durmuş. Duvarlarında da resimli yazılar mevcuttur. Piramitin mezar kısmında çeşitli tuzaklar vardır ve bu mezarlara giden yollar çeşitli can alıcı tuzaklarla kaplıdır çünkü o zamanlar da insanlar ölümden sonraki yaşama inandıkları için mezarları oda şeklindedir ve bu odalar ufak bir ev boyutundadır. ihtiyaçları olucakları düşünüldükleri için yanlarına çeşitli araç ve gereçleri koyarlar ki bunlarda öyle bakır, teneke değil tahmin edeceğiniz gibi, hep altın ve değerli taşlardan oluşan şeyler tamam yanında silah, giysiler, mobilyalar ve hatta tuvalet bile var ama sonuçta değerli eşyalar. E sonuçta kimse bir bakır parçası için canını ortaya koyup o tuzaklara gitmez.  yanlış hatırlamıyorsam piramitlerin duvarlarında sıkışmış gazlar vardı ve boşaldığında insan üstüne gelirse eritiyordu. Sonuçta bu zamana kadar dayanmış ve içinde haliyle gaz sıkışmaları olmuştur ve siz yürürken birden yüzünüze patlama ihtimalleri var. Ama deli ben hala ısrarla içeri girmek istiyorum.
              Bu o 20 tonluk taşlarımızdan
         Resimli duvarlar çok fantastik :))
Beyaz ışığı gördüğün an ona doğru koş bir daha bulma ihtimalin çok düşük olabilir

Bu arada piramitlerin çok gizemli olayları var bunlardan da bahsetmek istiyorum. Mesela hala neden olduğu çözülememiş olsa bile piramit içindeyken ultra sound, radar, sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır. Kirli bir suyu piramite koyarsanız bir kaç gün sonra o suyu arıtılmış olarak geri alırsınız. Piramitin içine konan bir süt ise bir kaç gün taze kaldıktan sonra hiç bozulmadan yoğurda dönüşür ve çöpe atılan besinler meyveler vs. Hiç kokmaz ve belirli bir süre sonra mumyalaşmaya başlarmış. Piramitlerin içindeki bitkiler normalden daha hızlı büyürmüş. Piramitin içine konan bir su beş hafta sonra yüz losyonu olarak kullanışabilirmiş. Piramitlerin içinde yaralar yanıklar kesikler daha hızlı iyileşirmiş. Piramitler dev güneş saatleridir ve mısırlılar bu saate bakar ayları yılları ve mevsimleri hiç yanlışsız gölgelere göre hesaplarlarmış. Ne kadar etkileyici olsada piramitler bizim başımıza bela açan matemetik gibi bir şey de diyebiliriz çünkü her köşesinden matemetik problemleri çıkmakta ve çok zekice şeyler olsada matemetik sonuçta pisagor, pi sembolü falan derken baya bir dert açtılar başımıza. Ve insanı en etkileyenlerden biri ise piramit kimin adına yapılmışsa onun mezarı yılda sadece iki kere güneş alırmış bu o kişinin doğum tarihi ve tahta geçiş tarihidir.

 Duvarlarda ki resimli yazılardan biri ve bu adalet tantısını simgeliyor. Bir insanın hmm günahları demeliyim sanırım ya da daptığı kötülükler bir tüy den daha ağır gelmemelidir.
Çok güzel gözükselerde bu piramitler arasında pisagordan 3-4-5 kuralına uygun bir aralık var yani göründükleri kadar masum değiller :(

  Piramitlerden sonra bir de mumyalama teknikleri var. (Bu arada ilk bulunan mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan 12 bilim adamı kanserden ölmütür.) Bu nasıl mı oluyo şimdi bizim meftayı alıyolar ve bir güzel içini deşiyorlar. Şaka yapmıyorum ciddi anlamda deşiyorlar. Öncelikle beynini özel bir gereçle burnundan çıkarıp Kanopik Çömleği Dedikleri bu günkü bizim toprak çömleklere boşaltıp kapağını kapatıyorlar sonra karnını açıp bir iki organı çıkarttıltan sonra içine kurutmak içi kurutulmuş otlar, kum ve bezlerle sararlarmış. Daha sonra natron adlı bir kimyasalı vücudun üstüne serpip kurumaya bırakıyorlar. Kırk gün süren bir süreçten sonra beden kurtlanmadan ama kokup kokmadığından o kadar emin değilim yine de hafif bir koku vardır büyük ihtimal ile. Neyse kırk günün sonunda vücut temizlenip, güzel kokulu merhemlerle deri yumuşatılırmış. Bu işemler bitince de vücut keten kumaşlarla bir güzel sarılıp bir sonraki hayatta korunmak için tılsımlarla bağlanırmış. Bazı sargı bezlerinin üstüne de surat çilirmiş. Üç tane iç içe girmiş tahta tabutlara konmaktadırlar. Ve sonrada Lahit adını verdikleri küçük(!) taş mezarlarına koyuyarlar.
 Tamam dediğim kadar iyi durumda gözükmüyorlar :)
 ama yine de eldivenle dokunulabilir



 Mumyalama tekniği önce zengin kesim tarafından uygulanmıştır daha sonra çok popüler olup daha büyük kitkeleri yayılmıştır ki bu işi yapan özel mumyacı  adı verilen adamlar vardır. Mumyalama tekniği sayesinde mısırlılar tıpta da gelişmiştir.
 Bu seferlik mısırla ilgili anlatıcaklarım bu kadar aslında değil ama dediğim gibi neresinden tutsam elimde kalan bir konu ve her istediğimi yazamadım o yüzden bu yazının ilerleyen zamanlarda devamı olabilir. :)) yazımı beğenmenizi umuyorum ve hepinize mutlu bir hafta diliyorum :)


Harita ounu
 ( bilmeyenler için bir kağıdı haritaya benzer şekillerle parçalara ayırıyorsunuz seçtiğiniz yerlere sizi temsil eden istediğiniz bir ülkeyi yazıyorsunuz. Elinizde de zar yerine kullanılabikecek bir şey bir köşesi +, bir kenarı -, bir kenarı +1/2, bir kenarı da -1/2. Bunları belirledikten sonra bir yer belirtiyorsunız ve artı gelirse sizin eksi gelirse o kadar yer sizin topraklarınızdan gider. 1/2 ler içinde aynısı geçerli. Haritada boş alanlar bitince de karşı devletlerle savaşıyorsunuz. Tek kalan ülke oyunu kazanıyor.)

2 yorum:

  1. Uzun zamandır beklediğim yazı !! Tek kelimeyle harika ! Gece gece yine "vay be" dedirttin. Öpüyorum seni :* Her gün yaz canım sen ♡

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haha sağol canım :) sen olmasan yazamam zaten :D

      Sil